1852 YILINDA, YEL KÖPRÜ'SÜNÜ YAPTIRAN KİŞİ: GÜLHAN'IN EFSANESİ... (YEŞİLYURT - MALATYA)





Bir zamanlar Malatya’da gürül gürül derelerin çağladığı obaları yan yana adı gibi yemyeşil Yeşilyurt da zenginliğiyle nam salmış bir ailenin güzelmi güzel Gülhan adında bir kızları varmış. Güzel kız beline inen saçları,dupduru teni ve renkli gözleriyle insanın içine işleyen bir güzelliğe sahipmiş. Nerde bir hasta, nerde bir yardıma muhtaç kimse, nerde bir yaşlı varsa Gülhan hep onların yanındaymış. Zekası, iyi kalbi ve güzelliğiyle bir elmas gibi parlayan bu kızı köyün bütün gençleri sever ve evlenmek isterlermiş. Bir zaman sonra Gülhan’ın babası genç yaşta talihsiz bir kaza sonucu ölünce ana kız baş başa kalmışlar. Anası bin bir zahmetle büyüttüğü kızını talip olan gençlerin hiçbirine vermek istememiş, kızını kimselere yakıştıramamış. Böylece geçen zaman içinde Gülhan’ın kısmeti kapanmış bir daha da açılmamış. Onu isteyenler annesinin inadı yüzünden kızın yanına bile yaklaşamamış. Güzel genç kız bir müddet sonra evlilik yaşı da geçince çaresizce bütün eski güllüklerine veda etmek zorunda kalmış. Bahtsız kız biraz olsun oyalanmak için bir iş kurmaya çalışmış, düşünüp taşınmış anasının da rızasını alarak bütün servetini malı mülkü ne varsa hayır işlerine harcamaya karar vermiş. O zamanlar Malatya’da şimdiki yel köprünün bulunduğu yer derin bir uçurum halindeymiş. Hiç kimse karşıya geçemez buna cesaret bile edemezmiş. Gülhan düşünmüş taşınmış buraya bir köprü yaptırmaya karar vermiş. O günün sonunda gökte dolunay olduğu bir gecede rüyasında ak saçlı bir bilge görmüş. Bilge ona tam da yel köprünün olduğu yerde bir köprü yeri göstermiş ve o köprüyü şöyle anlatmış ; “altından su geçer ortasından yol geçer üstünden hem su hem de yol geçer”
Birlikte konuşup bir karara varan Gülhan'la annesi ertesi günün ilk ışıklarıyla beraber işe koyulmuşlar. İşinin erbabı belli başlı ustalara haber salmışlar. Ustalar bu uçuruma böyle bir köprü yapılmasının imkansıza yakın olduğunu söylemişler. Gülhan, bin bir güçlükle ikna etmiş ustaları, hızla işe başlanmış ve haftalar sürmüş köprünün yapımı. Birbirinden maharetli ustalar gecelerini gündüzlerine katarak canla başla çalışıp imkansızı başarmışlar. En sonunda tamda Gülhan'ın istediği gibi bir köprü yapılmış, böylece köprü suyla birlikte insanlarında karşıya geçmesine yardımcı olmuş. Yöre halkının hayır dualarını ve iyilik temennilerini alan Gülhan’ın yüreği sevinçle dolmuş biraz olsun derdini tasasını unutmuş. Gülhan köprüyü inşa ettirdikten birkaç ay sonra rüyasında yine aynı bilgeyi görmüş.
Güler yüzlü bilge Gülhan’a mutlu bir evlilik temenni etmiş.
O günden sonra da Gülhan’ın yüreği sevgiyle aşkla evlat isteğiyle dolup taşmış.
Günler günleri kovalarken Gülhan kendi halinde yaşaya dursun Yeşilyurt’un semtlerinden yemyeşil bağ ve bahçelerin bulunduğu taftacık semtine giderken davullu pınarın karşısına düşen düzlükte gelin yurdu düğün yurdu denilen bir yer varmış. Orda oturan yöre halkı düğünlerini derneklerini bu düzlükte yaptığı için burası düğün yurdu adını almış. Birisi evleneceği zaman herkes oraya çağrılır bir bir iki iki evlenilirmiş. Birbirine çok bağlı olan Gelin yurdu sakinleri her öğünde aynı yemeği pişirirlermiş bir gelenek halini alan bu durumu kimse yadırgamaz herkes uyum içinde geçinip gidermiş.
O gün ne yemek yapılacaksa ağanın kızı tarafından evden eve duyurulup bunun dışında bir aş tencereye konmazmış.
Gelin yurdunda yiğitliğiyle nam salmış güçlü gözünü budaktan sakınmaz Halil adında bir adam yaşarmış. Günlerden bir gün Halil in yolu yeşil yurda düşmüş baharın yeni sevdalara göz kırptığı bir günmüş, dört tarafı çiçeklerle bezeli usul usul akan bir derenin başında sessiz sakin oturan Gülhan’ı görmüş yağız delikanlı.
İki genç karşı karşıya gelir gelmez birbirlerine vurulmuşlar.
Aydınlık bir buğu altındadır sanki Gülhan’ın yüzü o an güzel kızın yüzüne bir ömür bin yıl hiç bıkıp usanmadan bakabileceğini fark etmiş Halil.
Daha ismini bile öğrenmeden gönlünü kaptırmıştır güzel kıza Halil.
Gülhan’da yiğit Halil’den çok etkilenmiş dizlerinin bağı çözülmüştür. Yıllardan beri unutup ötelediği duyguları kabarmış içinde bir sevgi fırtınası esmeye başlamış.
Hemen tanışmış iki genç kısa zamanda mutluluğu paylaşmışlar, bembeyaz bulutların ardından inceden bir yağmur çiselemeye başlarken ertesi gün aynı yerde buluşmak üzere vedalaşmışlar. Gündüz buluşmaya cesaret edememiş iki sevdalı. Gülhan hakkında çıkacak dedikodulardan korkmuş. Gece ay ışığında gizli gİzli buluşmaya karar vermişler.
Yıldızlar yeşilyurdun apaydınlık olmuş ayaz gecesinde gökyüzüne irili ufaklı serpilmişken buluşmuşlar. Gülhan oradan ayrılıp eve dönerken başı dönmüş içi içine sığmamış.
Aradan zaman geçmiş Halil’in kendi yurduna dönme vakti gelmiş,
Gülhan bu sıralar çok mutluymuş. Halil gelip kendisini istemese bile oradan ayrılmış gitmiş.
Gülhan için özlem dolu günler başlamış.
Aradan zaman geçmiş Halil gelmemiş Gülhan olanlara anlam verememiş gözü ağlamaklı yolunu gözlemiş. Halil bir gün perişan bir vaziyette geri gelmiş aylar boyu düşündüğünü onu çok sevdiğini ama ikisinin evlenmesinin mümkün olamayacağını anlatmış. Gülhan ilk başta anlamamış çok üzülmüş. Halil onu sakinleştirip tek tek anlatmaya başlamış.
Gelin yurduna dışarıdan hiç gelin gelmemiş o güne kadar çünkü bizim yaşamımız çok mutlu herkes birbirine çok bağlı sadece o yörede büyüyenler bunu anlayabilir.
Bizim orda bir inanış var dışarıdan gelin getirenin başına bin türlü felaket gelir bizim evlenmemize izin vermezler. Gülhan sevdalısını anlasa da içi kan ağlamış yataklara düşmüş Halil’in aşkından.
Boynu bükük geri dönen Halil anne babasını ikna ederek Gülhan’ı istemeye gitmiş Gülhan’a durumu tekrar anlatan Halil başımıza kötü şeyler gelmesinden korkuyorum kimseden iyilik istemiyorum bizim oralarda ama ben aşkımı gönlümü dinliycem ve seninle evleneceğim ne olursa olsun buna hazır ol kötü şeylerde olabilir. Gülhan’ın Halil’e duyduğu aşk her şeyden önce geliyormuş onun için ne olursa olsun evlenecekmiş onunla. Halil’in ailesi Gülhan’ı istemiş Gülhan’ın annesi kızını Halile vermeyi kabul etmiş. İki gencin kavuşmaları için hiçbir engel kalmamış artık. Düğün yurdu olarak bilinen Halil’in memleketlileri Halil’in dışarıdan gelin getirmesine hiç sıcak bakmamışlar. Düğünleriyle ünlü bu yörede ilk defa sessiz bir düğün gerçekleşmiş hiçbir komşuları hiçbir akrabaları düğünlerine eşlik etmemiş.
Yalnız kalmanın üzüntüsünü kavuşmak sevinci bastırmış Halil ile Gülhan kavuşmuşlar. Halil ilk gün karısına uzun uzun tembihlemiş burada herkes birlikte hareket eder. Biz birlikte yaşar birlikte rahat ederiz lütfen civardaki kadınlar sana ne diyorsa onu yap kurallara uyarak geleneklerimize uy. Gelin yurdu sakinleri birbirlerine o kadar bağlıymış ki yedikleri ayrı içtikleri ayrı gitmezmiş. Ayrılık olmasın diye bütün yöre kadınları aynı yemeği pişirirlermiş. Dışarıdan gelen ve gelenekten habersiz Gülhan ilk günlerde misafir olarak kabul edildiği için hiçbir iş yapmamış. Aradan biraz zaman geçtikten sonra artık ev işlerini kendisi yapmaya başlamış. Günlerden bir gün Halil dışarıdayken Gülhan ona başka bir yemek yapmaya karar vermiş.
Halil’in bu kararına sevineceğini düşünen Gülhan birliği sağlamak adına ağanın evinde pişen ve etrafa duyurulan yemekten başka bir yemek pişirmiş. Akşam olup Halil eve dönünce ortalık birden karışıvermiş .
Halil Gülhan’ın başka bir yemek pişirdiğini görünce deliye dönmüş gözü hiçbir şey görmeyen Halil kazmaya eline aldığı gibi dama fırlamış ve evini yıkmaya başlamış.
Yüksek sesle “aş karıştı iş karıştı” diye bağıran Halil’i kimse durduramamış. Halil’in çığlıklarını duyanlar durumu anlamakta gecikmemişler. Kazmayı eline alan köylü kendi evini yıkmaya başlamış. Düğün yurdu gelin yurdu yas yurduna dönmüş sabaha bir virane olmuş.
Ahali sabah eşyalarını toplayıp başka tarafa göç etmiş. Rivayet odur ki Malatya’da bugünde yaşanan örnek birlik ve beraberliğin temeli işte bu çok eski zamanlara kadar uzanıyormuş.'' Hakan Topaloğlu.
*



Malatya'da tarihi kitabe ilgisizlik nedeniyle tarih hırsızlarına mağlup oldu.
Yeşilyurt ilçesi Yel Köprü mevkiinde Derme kanalı kenarında duran 1 metrekare civarında, üzerinde Arap harfleri yazılı olan kitabenin müzeye götürülmesi gerektiğini iki yıl önce söyleyen Malatya Barosu eski başkanlarından emekli avukat, araştırmacı yazar Mehmet Hayrettin Abacı, "Derme Suyu, Gündüzbey Kasabası Pınarbaşı'ndan çıkıyor. Çat Barajı'ndan gelen suyla da takviye edildikten sonra Malatya ve Battalgazi ilçesine kadar sulama suyunda kullanılıyor. Bu suyun, hemşehrimiz olan tarihçi ve coğrafyacılar tarafından çok eskiden beri Malatya toprağını suladığı iddiasındalar. Halbuki bu su 150-200 yıl önce kanala alınarak Malatya'yı sular hale getirilmiştir. O zaman, burası yani Yeşilyurt Yel Köprü denilen semtte suyun bu tarafa geçirilmesine sıkıntı çıkmış. Tahta kalaslardan bir köprü yapılmak suretiyle, su bu tarafa aktarıldı. 1940'lı yıllarda beton köprü yapıldı. O köprünün yapımı ve suyun Malatya topraklarına akıtılmasıyla ilgili olarak yapılan işlemin tarihsel belgesi olarak bu kitabe yazılmış. Tahminime göre 1852 yılında bu su buradan geçirilmeye başlamış" dedi.
Bu suyun Malatya'ya aktarılması hikayesini de anlatan Abacı, "1830'larda Anadolu'daki şehirler Avrupa'nın sanayi devrimi yapması ile bir sarsıntıya uğradı. Avrupa, sanayi devrimini yaparak üretimi makineleştirince ucuz imal eder hale geldi. O zaman Battalgazi'deki Malatya şehri, üretim ve ticaret merkezi idi. Tabiatıyla yerli üretim pahalı hale geldiğinden, Aspuzu denilen yörenin bağlarına göçtüler. Sular da yetersiz kalınca, Derme Suyu'nun da Malatya bağlarına akıtılması icap etti. O zaman bu Yel Köprü yapılarak Derme Suyu Malatya bağlarına akıtıldı" ifadelerini kullandı.
Derme Kanalı kenarındaki kitabenin müzeye götürülüp, uzmanlar tarafından incelenmesi gerektiğini söyleyen Abacı, "1852 yılında yapılan bu köprünün kitabesi tahrip edilmeden ve birileri çalmadan Derme Kanalı Yel Köprü mevkiinden alınarak müzeye götürülmelidir ve koruma altına alınmalıdır. Bu kitabenin koruma altına alınması, kentimizin kültürel ve ekonomik tarihi açısından önem taşımaktadır" şeklinde konuşmuştu.
Konu birkaç kez Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne iletilmesine rağmen Derme Kanalı kenarındaki kitabenin müzeye götürülmedi.
Kitabe ilgisizlik nedeniyle tarih hırsızlarına mağlup oldu. Kitabenin alt betonundan ayrılarak çalındığı görüldü.
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder