O şiir nasır ilâçlarının kutularına değil, bir gün batı edebiyatı antolojilerine girecek...

Sait Faik bir gün Orhan Veli'ye sorar: "Sende nasır var mı?" "Süleyman Efendi şiirinden sonra ahı tuttu. Bende de nasır çıktı" Nasırdan önce midir, sonra mıdır ya da Orhan Veli nasırı için ne yapmıştır bilmiyoruz ama, bir ecza laboratuarının Orhan Veli'ye sunduğu teklifi Adnan Veli şöyle anlatır:
"Kitabe-i Seng-i Mezar'ı yazdığı vakit, herkes işi alaya almıştı. Orhan durmadan hücuma uğruyor, ama gazetelerde çıkan karikatürler, aleyhine yazılan yazılar onu güldürmekten başka bir netice vermiyordu. Bu şiir kısa zamanda meşhur oldu. Herkesin diline dolandı. Orhan'dan çok ''Yazık oldu Süleyman Efendi'ye'' mısraları tanınıyordu. Bir akşam gülerek yanıma geldi, şu mısraları okudu:
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allahın adını,
Günahkar da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye.
.
Ve sonra anlattı: İstanbul'daki ecza laboratuarlarından biri, satışa çıkaracağı nasır ilâçlarının ambalajına bu şiiri koymak istiyor, Orhan'a da epeyce bir para teklif ediyormuş. 'Kabul etmedin mi yoksa?' diye sordum. O vakit birden ciddileşti: 'Ben ne yaptığımı biliyorum, dedi. O şiir nasır ilâçlarının kutularına değil, bir gün batı edebiyatı antolojilerine girecek.'..."
.
Lasse Söderberg tarafından İsveçce'ye çevirilen bu acaip mısralar için; İsviçre'nin en büyük gazetesi Dagens Nyheter'in eleştirmeni Göran Greider'in, 15 Temmuz 1991 tarihli gazetesinde yayımlanan yazısında şöyle diyecektir;
"Çoğunlukla Veli'nin şiirleri öylesine kısa ve her telden çalıyor ki ben okur olarak, onun böylesi bir yalınlığa cesaret etmiş olması karşısında diz çöküyorum."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder